Ev taşımak, insanoğlunun yaratıldığı günden beri uğraştığı bir iştir. Eşekler, develer, at arabaları ve kağnılar... Eskilerin nakliye araçları olan bu hayvanlar, sanayinin gelişmesi ve insanoğlunun çoğalmasıyla, yeterli hale gelmez olmuştur. Otomobilin icadıyla, atlar yerini makinalara bırakmışlardır. Daha sonra, Yük araçları icat edilmiş, insanların yük taşımak için çektiği eziyetler son bulmuştur. Tonlarca yük, atlar tarafından çekilemez hale gelmiştir. Kamyonların icadıyla, nakliye daha hızlanmıştır. Trenler, çok daha fazla yükü taşıma kapasitesiyle, devlet işlerinin son derece hızlanılmasına sebep olunmuştur.

Türkiye'de taşınma işleri, son zamanlara kadar insan gücüyle yapılmaktaydı. Sadece büyük fabrikalarda yük asansörleri kullanılıyordu. Nakliyeciler eşyayı taşımak için çağrılırdı. Eşyaları indirmek için, insan gücü kullanılıyordu. Bu sebeple işçi ordusuna ihtiyaç oluyordu. Taşınma esnasında çekilen çilelerden bahsetmeye gerek yoktur. Taşınma işinde ehil firmalar sayılıdır. Daha sonra yük asansörleri çıktı ve asansörlü nakliyat sistemi kullanılmaya başladı. Ama ilk zamanlarda çok zenginlerin işine yaradı. Zenginlerin bütçesine uygun fiyat aralıklarıyla, toplumun büyük kesiminin kullanması zordu. İlk asansörler, çok yükseklere eşya indirip çıkaramıyordu.

Avrupa'da yenilerinin çıkması ya da yerli sanayide daha yükseklere çıkan asansörlerin çıkmasıyla, yük asansörleri gözde olmaya başladı. Özellikle sanayi ve ticarette, işçi ücretlerinden daha hesaplı olması nedeniyle tercih edilmektedir. Yük indirip bindirmek için dünyanın işçisine dünyanın parasını ödemek zorunda kalıyorlardır. Bu nakliye ücretlerinin yükselmesi, direk fiyatlara yansıyordu. Bu da enflasyon demekti.

Ancak Bugünkü büyük marketler, asansörlü yük araçları sayesinde, kısa zamanda tonlarca ağırlığındaki malzemeleri rahatlıkla yükleyip, boşaltabiliyorlar. Bir asansör, on, on beş işçinin yapacağı işi yapmaktadır